12 Kasım 2015 Perşembe

Bir Dosttan Bir Dosta


SIKIŞTIRILMIŞ ZAMAN BULUTLARI

                                         Mücahit Çekik'e 

Daha önce olmuştur bu dizelere dokunan
Yılgınlık nasıl olsa; 
Bu yüzden acele etmeliyiz
Bir yer bulmalıyız 
üzeri ve zemini ve kokusu bulaşmamış 
bizden olmayan her şeye
Bizden, ikimizden

Bir bahçe olabilir 
Çiçekleri inat ederek renklerine ölümü ve pişmanlıkları tekrarlatacaktır 
O, ne kadar "şöyle olsaydı" diye başlayan cümle varsa hemen sonrasında 
Bir bakarsın -otogarda ya da deniz kenarında- 
bunu da unutmamışsındır
Bir bakarsın bu şehrin kaldırdımları kalmamıştır

İşte burada düelloya davetlisin 
Kendini vurmandan korkarım 
Aklı başında bir adam değilsin 

İçimize sindi çoktan, gayret gösterme 
En içimize 
Acıklı piyano tınıları yankı yapar durur 
telefon kulübelerinden kanalizasyon deliklerinden 
Zaten sigara izmaritleriyle doldurmak istemen
bu yüzden 

Ah beni sana koşturan derman 
Ne varsa onu bölmek istemem 
Zamanı, gözyaşını, çılgınlığı 
Sanki uzağımda, bir güz gecesi
Bulup buluşturabileceğim fedakarlık imkanları

Bir yorgunlukla anlaşmalı ellerin aşağı ağması
Yüreğine günahlarını hatırlatıp 
bir sonraki iddaalı cümleyi sarf ettirmeyen gövdenden 
Bir ten ile karışmalı
Hem nasıl sükûn bulur demir yataklıklarla paslanmış ruh
Vazgeçemeyişlerce sobelenmiş her seferinde

Kızıyorsam bazı vakitler 
Yüz döküyorsam şekeri toza bulanan çocuk yıpranışları gibi şahsına yönelmiş
-Tutup çekmek gereğinden-
Geri çağırmak sürdürdüğümüz uzun soluksuz ağır drama
ciddiye alma.

Zorunda değilsin 
Bırakma.
 
Ahmet Sait Tunç                                    21.09.15'

-- 

ŞEHİRDEKİ SİLİK BULUTLAR
                
                                        Ahmet Said Tunç'a 

O, göğüste kelebeklerin uçuştuğu günde 
mide krampları, ürkek adımlar, gözlerin tereddütlü bakışları anında 
başka bir gün Kadıköy sokaklarında beş parasız kaldığımızda 
çok ciddi mevzularla boğuşmuyorken zihnimiz 
mutlu olmak için etten ve kemikten iki dünyamız varken baş ucumuzda 
-aşık olmak ucuzdu o zamanlar da-
lüks mekanların oturaklarındaki kıç rahatlatan minderler 
oturduğumuz kaldırım taşları kadar yumuşak gelmiyor bu günler de 

eskiden henüz senin kilo fazlaların yokken, benim bu kadar sıska olmadığım zamanlarda 
kuytu yerler keşfeder, kuytu vakitlerde bir yurt odasını karargah belleyip, kuşanırdık 
kendimize has çılgınlığımız ve birde tarak 
işte bunlar bir sonraki gün için bize yetecek kadar teçhizattı

ne garip 
antidepresanlardan konuşmamız şimdiler de
cinlerin insanlarla alay etmesine tanıklığımız 
ve kadehlerimizi yıllanmış hatıralarla dolduruşumuz defalarca 
Oysa hatıralar kurşun izi, kadın ruju lekesi yakalarımızda
gömleğimizin kan revan olmasına aldırmadan 
onu taşımak omuzlarımız da 
geçmişten kalan bir zerre yansıması mıdır, nedir?  
-kıyafetleriyle gömülürdü o çok özendiğimiz adamlar- 

şiir yazıyoruz ve sigara içiyoruz seninle 
erken ölünürmüş bunu öğretiyor bize dünya 
Yak bir sigara 
Dumanını balkonundan üfle ciğerlerine Dünya'nın 
Öcümüzü böylece al ondan

Mücahit Çelik
23.09.15'




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder